Türkiye İklim Kanunu Yürürlüğe Girdi

2025 Türkiye İklim Kanunu yürürlüğe girdi. İklim hukukuna ilişkin bu yeni düzenleme, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelede uluslararası taahhütlerine olan kararlılığını açıkça ortaya koymaktadır.

Giriş

Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmesinin ardından 7552 sayılı İklim Kanunu, 9 Temmuz 2025 tarihli ve 32951 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanunun tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.

Bu makalede, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadele alanındaki yükümlülüklerinde önemli bir dönüm noktası olan söz konusu düzenleme özetlenmektedir.

İklim Değişikliği Ne Anlama Gelir?

Birleşmiş Milletler kaynaklarına göre iklim değişikliği, uzun vadeli sıcaklık ve hava koşullarındaki değişimleri ifade etmektedir.

İklim Değişikliğinin Başlıca Nedenleri Nelerdir?

Küresel sera gazı emisyonlarının temel kaynakları arasında şunlar yer almaktadır:

  • Ürün imalatı
  • Ormansızlaşma ve ağaç kesimi
  • Binaların enerji tüketimi
  • Fosil yakıtların yakılması
  • Motorlu araç kullanımı

Karbon emisyonlarının gelişmiş ülkelerde çok daha yüksek olduğu tartışmasız bir gerçektir. Birleşmiş Milletler ölçütlerine göre, “yoksulluğun sona erdirilmesi; ekonomik büyümeyi sağlayacak stratejilerle birlikte eğitim, sağlık, sosyal koruma ve istihdam fırsatlarını da içermeli, aynı zamanda iklim değişikliğiyle mücadele ve çevrenin korunmasını da kapsamalıdır” (Birleşmiş Milletler Resmî Web Sitesi, https://www.un.org/sustainabledevelopment/, erişim: 17 Temmuz 2025).

2025 Türkiye İklim Kanunu’nun amacı nedir?

Bu Kanunun amacı; yeşil büyüme vizyonu ve net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda iklim değişikliğiyle mücadele etmek olarak tanımlanmıştır. Kanunun geneli incelendiğinde, yasama ve yürütmenin temel amacının, düzenlemenin Birleşmiş Milletler sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle tam uyum içerisinde uygulanması olduğu rahatlıkla göze çarpmaktadır.

2025 Türkiye İklim Kanununun rolü nedir?

Kanun, daha başlangıçta temel kavramları düzenleyerek dikkat çekmektedir. 2’nci kapsamında  tanımlanan “Adil Geçiş” süreci, çevresel adaletin sağlanmasıyla birlikte sosyal refahın artırılmasını kapsar. Maddeye göre adily geçiş, iklim değişikliğiyle mücadelede ve yeşil büyüme sürecinde; çocuklar, kadınlar, yaşlılar, engelliler gibi süreçten en fazla etkilenebilecek kişiler öncelikli olmak üzere herkesi kapsayacak, istihdam sürecinin uygun tedbirler alınarak yönetildiği ve yeni istihdam alanlarının oluşturulduğu, ekonomik, çevresel ve sosyal kazanımların en üst düzeyde tutulduğu politika ve uygulamaların tamamını kapsayan bir anlama sahiptir.

Aynı zamanda, kanun kapsamında Emisyon Ticaret Sistemi ayrıntılı şekilde tanımlanmış ve net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda sera gazı emisyonlarına üst sınır getirilmesi öngörülmüştür. Buna göre Emisyon Ticaret Sistemi, tahsisatların ve/veya emisyon ticaretine ilişkin uygun görülen standartlaştırılmış diğer sözleşmelerin alım satımının gerçekleştirildiği, piyasa işletmecisi tarafından organize edilip işletilen ve düzenli faaliyet gösteren birincil ve ikincil piyasaları ifade etmektedir.

3’üncü madde ise, çevre korumaya ilişkin genel ilkeleri şu şekilde sıralamaktadır:

a) İklim değişikliği ile mücadelede, ülkemizin ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ve göreceli kabiliyetler ilkesi dikkate alınarak, eşitlik, iklim adaleti, ihtiyatlılık, katılım, entegrasyon, sürdürülebilirlik, şeffaflık, adil geçiş ve ilerleme yaklaşımları esas alınır.

b) Kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişiler, bu Kanun doğrultusunda kamu yararı gözetilerek alınacak tedbirlere ve düzenlemelere süresinde uymakla ve bunları uygulamakla yükümlüdür.

c) Ulusal Katkı Beyanında, net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda ülkenin kalkınma öncelikleri ve özel koşulları göz önünde bulundurulur ve bu çerçevede önlemler alınır.

Diğer taraftan 6’ncı maddede, ETS kapsamında esasları yönetmelikle belirlenen doğrudan sera gazı emisyonlarına neden olan faaliyetleri yürüten işletmelerin, bu faaliyetleri gerçekleştirebilmesi için Başkanlıktan sera gazı emisyon izni alması zorunlu kılınmıştır.

İzleme Mekanizması, Yaptırımlar ve Uygulama

İklim Değişikliği Başkanlığı, standartların uygulanmasını denetlemek, idari yaptırımlar uygulamak ve piyasa koşullarını düzenlemekle yetkilendirilmiştir. Yani Başkanlık, adı geçen Yasanın ana uygulayıcı organıdır. Kanunun 15’nci maddesinde 6446 sayılı Kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunda yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmemesinden kaynaklı olarak idari yaptırıma bağlanan fiillere ilişkin denetleme yetkisinin Başkanlığa ait olduğu vurgulanmıştır. Bu mekanizma, ayrıca kurulan Karbon Piyasası Kurulu ile daha da güçlendirilmiştir.

Sonuç

Genel olarak bakıldığında, 2025 Türkiye İklim Kanunu, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelesinde tarihi bir adımı temsil etmektedir. İklim Değişikliği Başkanlığı ve Karbon Piyasası Kurulu’nun kurulması, kapsamlı bir hukuki ve idari altyapının önünü açacaktır.

Bu yeni kanunun uygulanması, önümüzdeki dönemde hem kurumsal yönetim üzerinde hem de bireylerin günlük yaşamlarında doğrudan etkiler yaratacaktır. Şirketler hukuku alanındaki diğer çalışmalarımıza da göz atabilirsiniz.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir